Nerden başlasam nasıl anlatsam!...
Aylardır yazıp yazmamak arasın da gidip geliyorum. Ağız dolusu kusmak istediğim onca şey varken susmam yazacağım şeylerin feministçe bir düşünce olarak algılanmasını istemeyişimdendi. Çünkü feminizm, bir üstünlük anlayışı değildir feminizm, sadece kadın haklarını savunur ve kadında insandır. Üstadın dediği gibi; “Kadınlar İnsandır biz İnsanoğlu” Fakat feminizm bazı yerlerde ve durumlarda yanlış kullanıldığı ve lanse edildiği için kadın hakları için yazılan her fikir paylaşılan her düşünce feminizm gibi algılanıyor.
Acıları dünyaya yansıtma biçimlerimiz vardır. Bazen söz olur, bazen canımızı her dinlediğimizde yakan türkü olur, kimi zaman bir roman olur, kimi zaman gözümüzü alamadığımız bir tablo… Bunlar acının ve duygularımızın bu dünyaya yansımış en güzel halleri… Ben bugün yaşanan bir kadının canice öldürülmesinin acısını bu cümlelerle yansıtacağım bu dünyaya.
Bir dizi izledim bundan birkaç ay önce… Beni derinden yaralayan günlerce uykusuz gecelere mal olan ama bundan fazlasına değen bir dizi… Hatta bazı bölümlerinde koltuğumdan fırlayarak kalkıp bağırdığım bir diziydi. Bu kadar etkilemesinin sebebi ise gün geçtikçe bu distopik Gilead Cumhuriyetini günümüzde de var olup günden güne normalleşmeye başlamasındandı… The Hanmaid’s Tale Margaret Atwood’un aynı adlı romanından uyarlanmış 3 sezondan oluşan bir hikâye… Şöyle diyor sırf kadın olduğu için adı kendinden alınan June ;
“Hiçbir şey bir anda değişmez; derece derece ısınan küvette farkına varmadan haşlanarak ölürsünüz”
Biz öldük…
Her gün ölüyoruz hem de her gün…. Bazen adımız Özgecan oluyor, bazen Ayşe, bazen “Yaşamak istiyorum” diye bağıran ve kızının gözü önünde katledilen Emine Bulut , kimi zaman bugün ki gibi Pınar Gültekin oluyoruz. 2020 yılının ilk yarısında 172 kadın cinayeti işlendi ve 94 kadın da şüpheli bir şekilde öldü!!!
Dizide hikaye ABD’de Gilead Cumhuriyeti denilen bir yerde geçiyor. Bu Cumhuriyet Yakup oğullarından gelen tutucu bir gurubun mevcut rejimin yöneticilerini öldürerek bir devrim başlatması ve sistemi ele geçirmesi ile kurulur. Önce kadınları işten çıkarırlar, banka hesaplarına el konulur, kadınların tüm hakları ellerinden alınır, cinsellik yaşamaları, aşk yaşamaları, eşcinsel olmaları yasaklanır, kitap okumaları yasaklanır, kitaplara bakmaları yasaklanır, başları da kapatılarak tek tip kıyafetler giydirilir. Bu rejimin içinde kadınlar doğurganlıklarına göre rejimin efendilerinin cariyelerine, tecavüz ederek sahip oldukları damızlık kızlarına, hizmetçilerine dönüştürülür. Kız çocukları ilk menstürasyon dönemlerinden sonra 12 veya 13 hangi yaşta olursalar olsunlar rejimin onlara uygun gördüğü eşlerle evlendirilirler… Efendilerin nikahlı eşleri de yine aynı tip farklı renkler giyer her kadın sınıfına ve görevine göre ayrıştırılır… Efendilerin eşleri ki; onlarda kadının kadına ettiği zulümüm ve sustukları için aynı düzenin kurbanları haline dönüşmelerinin sembolüdür, onların da yönetimde ve hiçbir konuda söz sahipliği yoktur. Hatta eşleri damızlık kızlara tecavüz ederken başlarını bekleyip eşlerinin bunu sadece bir görev halinde yerine getirdiğinden emin olurlar…
Ne tuhaf, ne ürpertici bir hikâye değil mi? Yok canım daha neler dediğinizi duyuyorum! Onlarda Gilead rejimi gelmeden önce yavaş yavaş ısınan bir küvette öldüklerini anlamamışlardı. Hatta toplumun ahlak kazanması için yapılan bazı tedbirler bazı kadınlar tarafından da desteklenmişti. Başlarına gelen olaylardan, Tanrı’nın onlara vermediği çocuklar için bile ahlaksız olduklarını düşündükleri diğer kadınları suçlamışlardı!...
Tanrı’nın kurallarına göre yaşayan bir toplum huzur ve refah içinde olacaktı!
Ve bu pislikten kadın sorumluydu!
Fakat efendiler arka tarafta sapkın hayatlarına devam etmekteydiler. Kadınlar için çizdikleri ahlak kuralları onların gece olduğunda başlayan hayatlarında geçerli değildi!
Bugün kadına uygulanan her şiddet ve cinayet sonrası ağzını açıp;
Kadın dilini tutacak! Sessiz kalsın o zaman! Kadın kışkırtmıştır!
Kadın suçlu! Sokağa çıkmasın! O saate sokakta ne işi var!
Kadınlar okuyunca evlenecek kız bulamıyor!
Anneler , annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir!
Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar!
Tecavüzcü , kürtaj yaptıran kadından daha masumdur!
Bayanlar! Evdeki işler yetmiyor mu!!
Kadın iffetli olacak, herkesin içinde kahkaha atmayacak!
Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek!
Annesi tecavüze uğruyorsa çocuğun şucu ne ? Annesi ölsün!
Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, kadına şiddet abartılıyor!
O zaman sosyal medyaya fotoğraf koymasın!
Diyenler; kadını ötekileştirip tamda istedikleri gibi bir rejime doğru bizi sürüklemekteler. Hikayeye distopya deme sebebimde buydu… Gerçekleşiyor ve biz her gün ölmeye öldürülmeye devam ediyoruz.
Yutkunamıyorum! Daha kaç kadın boğazımızda yeni bir yumruk olacak. Daha ne kadar bu ahlaksızlık kadınlara yıkılarak, rejiminiz gün gün hepimizin boğazını sıkacak?
Diziyi lütfen izleyin veya kitabı okuyun!
Başka Pınar’lar ölmesin artık… Başka insanlar ölmesin artık!
İnsanlık ölmesin!
Nolite te bastardes carborundorum! (Piçlerin seni ezmesine izin verme!) Tuba ULU Kadın!

Comments