top of page

21. Yüzyıl ve UYANIŞ (Bir distopya hikayesi olarak West World ve Uyanış)

coachtubaulu

Yazıda spoiler yoktur. Diziyi izlemeyenler de okuyabilir.


Dünya irkildi! “Nefes Alamıyorum!”…. Göz altına alınırken öldürülen George Floy’un acısıyla yeni bir dünyaya “UYAN”ıyoruz, bugünlerde dalga dalga, ülke ülke yayılıyor bu uyanış… Bir virüsün dalga dalga yayılıp bizi özgürleştiğimizi sandığımız şeylerden kopardığında ve kendi dünyamızın içine hapsettiğinde, aslında nasılda sanal bir özgürlük ve varoluş boşluğu içinde olduğumuz gerçeğine “UYAN”dığımız gibi.



-Nerede olduğunu biliyor musun?

-Bir rüyadayım!

-Bu doğru, rüyadan uyanmak ister misin?

-Evet! Korkuyorum…

-Bana doğruyu söylediğin sürece korkmana gerek yok. Hiç gerçekliğin doğasını sorguladın mı?




Siz sorguladınız mı “Rüyada mıyım” yoksa “UYANIK MIYIM diye? Yeni dünya düzenine uyandığımız bu zaman diliminde bu soruları uzun uzun sorgulatan uykularımı kaçıran bir yapıta çoktandır denk gelmemiştim, ta ki West World izleyene kadar. Yukarıda ki replik dizinin ilk giriş sahnesinden. Dizi hakkında kısacık bilgi verecek olursak dizi 2016 gösterime giriyor ,3 sezondan oluşan HBO yapımı bir bilim kurgu dizisi. Anthony Hopkins ‘den Ed Harris’a ,Thandie Newton’dan Clifton Collins’ e kadar efsane bir oyuncu kadrosu var. Dizide bir karakter baş karakter diyemeyiz, her karakterin içinde ayrı bir kurgu, ayrı bir yaşam öyküsü var. Her karakter için sayfalarca yazı ve analiz yazmak mümkün. Ben bir film ya da dizi eleştirmeni değilim ve yazınında konusu tamamen dizinin iç dünyamızda açtığı yolculuk kapısı ile ilgili. O yüzden dizinin teknik konuları, yapımcıları ve senaristleri ile ilgili bilgiyi Google da fazlası ile bulabilirsiniz. Dizinin hikayesi West World denilen bir tema parkta, ev sahipleri olan yapay zekalı robotlar ve ne isterseler yapabilecekleri bu dünyaya büyük paralar ödeyerek konuk olan “İNSANSILAR” arasında geçiyor. Bu insansılar kendilerini ve potansiyellerini tanımak için bu deneyimi yaşamak istiyorlar ki neden insansı dediğimi diziyi izlediğinizde daha net anlamış olacaksınız. Dizide ki en sevdiğim repliklerden biride buydu zaten “İnsanlar olabilecekleri kişiye bir anlığına bakmak için buraya geliyorlar.”



West World ‘de bilinç, özgür irade, var oluş felsefesi, insan olma deneyimi, gerçekliğin doğası, insan psikolojisi, davranış bilimi, evrime kadar birçok konu işlenmiş. Matrix’e ve West World’u incelediğimizde ikisinin de aynı temayla başlangıç yaptığını fark ediyoruz “UYANMAK!”...

Matrix’in giriş sahnesinde Neo bilgisayarın önünde uyuya kalır ve bilgisayar ekranında bir yazı belirir “ UYAN NEO!” West World’de yine buna benzer bir sahne ile başlıyor. “Rüyadan uyanmak ister misin?” ve bir çok sahne de yine ana karakterlerden biri olan Doleres aynı sözle gözlerini açar “Uyan Dolares!”…




Kim olduğunu öğrenmek için uyanmak! İnsanın her şeyden önce kim olduğu ile yüzleşebilmesi için uyanmaya ihtiyacı var. Uyanmaya ise bazen bir film, bazen bir kitap, bazen bir söz, bazen bir soru, bazen bir terk ediliş, bazen bir kayıp vesile olabiliyor ve bunu sorgulamak, merak etmek, araştırmak, huzursuz olmak! West World ‘de yaşayan binlerce ev sahibi (Yapay zekalı robotlar) içinden sadece huzursuz olanlar, yaşadığı kısır döngünün içinde boğulan ve bunu sorgulayanlar uyanıyor. Matrix’te de Neo'nun içinde olan huzursuzluk ve yaptığı hackerlik sayesinde uyanma yolunda ilerlemeye başlamıştı. Dizide bu uyanışı sadece Robotlar yaşamıyor, Konuk olarak gelen insansılarda aynı şekilde bir uyanış yaşıyor. Onlarda kim oldukları görmeye geliyorlar. İçlerinde ki potansiyele uyanmak için bu tema parkta zaman geçiriyorlar.



Koçluk seanslarında, “Şu an istediğin her imkana sahip olsaydın ne yapmak isterdin?” diye sorarım. Bu soruyu aslında içlerinde ki gerçek potansiyeli görmeleri ve sınırlayıcı inançları olan kendi hapishanelerinden kurtulmaları içinde sorarım. Ardından belirlediği hedefler için ekoloji ve değerler kontrolü yaptırırız ki, bu hedef bütünün ve bireyin hayrına mı? Çünkü Hitler’de bir hedef ve amaç uğruna onca katliamı yapmıştı! West World dünyasında ise konuklar sınırsız güce sahipler, ölmüyorlar daha doğrusu robotlar onları öldüremiyor. Şehvetin, dehşetin, acımasızlığın, hazzın tüm uçlarına istedikleri gibi ulaşıp aslında sakladıkları ama içlerinde var olan o potansiyele dönüşüyorlar. Ahlakın, değerlerin, sınırların, bütünün hayrının olmadığı yerde insanın doğasının ne kadarda acımasız olduğunu görüyoruz. Kim oldukları ve potansiyellerini keşfetmeye geldikleri bu dünyada ise uyandıkları şey içlerinde ki dehşet verici şeytanı yüzleri oluyor. Bu uyanış aslında onlar için bir uyanış değil de daha çok izleyenler için bir uyanıştı. İnsan denen varlık Hitler örneğinde de bahsettiğim gibi bazen amacı uğruna, anlam aramak uğruna vahşileşebileceğini zalimleşebileceğini bize göstermekte. Körü körüne anlam bulmanın hazzı gözlerimizi kör etmekte. İnsan nedir sorusu da aslında bu noktada beynimizi tırmalamaya başlıyor. Zimbardo deneyini bilenler muhakkak vardır ve insanın eline güç geçtiğinde bir anda ne hale gelebildiğini ve bunca zalimliğin nasıl olabildiğini ortaya koymaktadır. Mark Twain İnsan Nedir kitabında dediği gibi ; Vicdanımız, bizim de acı çekmeye başladığımız noktaya varıncaya kadar diğerlerinin maruz kaldığı sıkıntıları umursamaz. İstisnasız tüm durumlarda, bu bizi de rahatsız etmeye başlayıncaya kadar, diğer kişinin acısına kayıtsız kalırız.

İşte West World’de konuk olan misafirlerin ev sahipleri robotlara uyguladığı ve her gün devam eden sistematik acı ve vicdansızlık onları gerçeğe uyandırıyor. Çünkü İnsanın motivasyon kaynaklarına baktığımızda güdü, ya acıdan kaçmaktan ya da hazza yaklaşmaktan geliyor. Uyanmak içinde bu iki güdüden biri bize harekete geçiriyor. West World’de ki temada bu güdünün üzerine kurulu.



Acı insanı uyandıran en büyük gerçeklik! Matrix’de Ajan Smith Neo ile yüzleştiğinde ona, “Siz kendi gerçekliğinizi acı ve sefalet çekerek buluyorsunuz “ der. West World’de ise robotlar acı veren anılarını sorguladıklarında, yaratıcıları onlara; “ Acı çektiğin an en gerçek halindir” der ve onların karakterlerini, oldukları kişiyi sanalda olsa acı deneyimler üzerine kurgularlar. İnsanı insan yapanda acı deyimleri ve travmaları oluyor. Bazen bir zalime, bazense kahramana dönüştürüyor. Aydınlık ve karanlık taraf. Neye dönüştüğünü ise değerlerin ve ahlak bilincin belirliyor. Buda nasıl yetiştirildiğin, nasıl eğitim aldığınla alakalı. Mark Twain yine aynı kitapta bu konu için; Bir insanın dış etkiler tarafından oluşturduğu şeyden başka bir şey olması asla mümkün değildir. İnsanı ya alçaltacak yönde eğitirler ya da onu yükseltecek yönde eğitirler” demiştir.



Zaman zaman kendinize neden sürekli aynı şeyleri yaşayıp durduğunuzu sorguladığınız oluyor mu? Aynı karakterde insanlar, aynı zorluklar, aynı acılar, aynı maddi kayıplar, sanki her gün aynı sahneye uyanmış ve içinde sadece bize verilen senaryoyu oynayan oyuncu gibi hissettiğiniz zaman dilimleri!.. Çünkü ders sen öğrenene kadar devam ediyor. West World’de robotlar gerçekliğe uyanana kadar her gün aynı sahneyi ve aynı acıları yaşayıp duruyorlar. Sufizim de ise ölmeden önce ölmek vardır. Ana karakterlerden biri olan hatta benim favori karakterim Maeve’de ölmeden önce milyon kez ölmüş ve ancak gerçek uyanışı bulmuştur … Maeve ;” Ölümden korktuğumu düşünüyorsun ama ben bunu milyon kez yaptım” der. 30 yıl boyunca her gün ölür her gün aynı senaryoyu yaşar, ta ki uyanıp kendi yazılımını yeniden güncelleyip kontrolü kendi eline geçirene, kendi döngüsünü kırana kadar. Tasavvufta da insan olma tekamülü yolunda ilk evre yine uyanmaktır, ölmeden önce uyanmak! Zihnimizin bize oluşturduğu sahte matrix senaryoları içinde milyon kez ölüyor ve bunun içinde çoğunlukla sistemi hayatı ve başka şeyleri suçlayıp duruyoruz. Bazense sadece gerçekliğin bu olduğunu kabul edip mutsuz bir hayatın içinde rüzgâr ne taraftan eserse o tarafa sürüklenip duruyoruz. Tıpkı Ford’un dizide insanları kast ederek söylediği gibi; “Aslında ev sahipleri(robotlar) gibi kapalı ve sıkı bir döngüde yaşıyoruz. Nadiren seçimlerimizi sorguluyoruz.”



Tabi ki herkesin uyanması ya da herkesi uyandırmak mümkün değil buda bir seçim ve herkes seçimini yaşıyor. Bizi sarıp sarmalayan bu sahte dünyanın boynumuza geçirdiği ipleri ve bizi olmak zorunda olduğumuz kişi gibi dayattığı kalıpları, sahte hazları ve zevkleri fark etmediğimiz sürece uyuşmaya ve her gün aynı senaryoları yaşamaya devam edeceğiz.


Özgürleşmek için “UYAN”mak, “UYAN”mak için kim olduğumuzu öğrenmemiz gerekiyor!

Koçluksa kim olduğumuzu öğrenme yolunda bize rehberlik eden bir disiplindir.


En güzel uyanışları, virüsler bizi eve tıkmadan, George Floy’lar ölmeden, hayatımız bomboş amaçlar uğruna yitip gitmeden yaşamak dileği ile.


Dizinin Soundtracklarından bilindik bir melodi olan Paint İt Black’in özel versiyon linkini bırakıyorum ben her dinlediğimde ayrı bir keyif alıyorum. Sizin de beğeneceğinizi umut ediyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=5SDskQp2tJg




Sevgiler

Tuba ULU




 
 
 

Comments


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

05423137545

©2021, Tuba ULU Eğitim Danışmanlık tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page